13.5.13

Orta yapılı, sarı renkli, uzun yüzlü, kısa sakallı ve küçük beyinli bir adam.


Azkayin Çoçer (Milletin Kodamanları) Hagop Baronyan'ın (1843-1891) 19. yüzyılın kültürel ortamını daha yakından anlamamızı sağlayacak önemli eserlerinden biri. Baronyan kitapta, her zamanki satirik üslubuyla, dönemin önemli şahsiyetleri hakkında kısa denemeler kaleme almış. Bunlardan  Güllü Agop (Hagop Vartovyan) hakkında olanı birkaç sene önce Mimesis dergisi için tercüme etmiştim. Tanzimat'ın büyük yazarının, Osmanlı'da modern tiyatronun kurucusu hakkında yazdığı bu metin dönem hakkında pek çok ima ve göndermeyle süslü:

6.5.13

Fotoğraf

"Hepsi de her zaman güzel ve mutlu görünmek istiyorlar fotoğraflarda, hepsi de çirkin ve mutsuz oldukları halde. Fotoğrafa sığınıyorlar, kasten, onları tümüyle sahtelik içinde mutlu ve güzel ya da hiç değilse gerçekte olduklarından daha az çirkin ve daha az mutsuz gösteren fotoğrafta büzülüp kalıyorlar. Fotoğraftan, arzuladıkları ideal görüntüye ulaşmayı umuyorlar, fotoğrafta arzulanan ve ideal olan bu görüntüyü yaratmak için, en korkunç çarpıtma bile olabilir bu, her türlü aracı kullanıyorlar. Bu arada kendilerini ne kadar korkunç ve ürkütücü biçimde rezil ettiklerinin farkına bile varmıyorlar. Fotoğraftaki güzel bir insan her durumda en çirkin olan, mutlu gözüken de kesinlikle en mutsuzu. Kendi çektirdikleri fotoğrafları evlerine asıyorlar, güzel ve mutlu bir dünya olarak, oysa gerçekte bu dünya en çirkin ve en mutsuz ve en yalan olan. Gözlerini duvarlardaki güzel ve mutlu resimlerine dikip ömür boyu onları seyrediyor ve tatmin duygusu hissediyorlar, oysa onlara bakarken iğrenmeleri gerekirdi. Ama düşünmüyorlar, bu da onları çirkin, mutsuz ve yalan olduklarını anlamaktan koruyor. O kadar ileriye gidiyorlar ki, onları çirkin ve mutsuz ve kalın kafalı ve hain kişiler olarak bilen konuklarına, davet sahibi olarak, mutlu ve güzel insanlar gibi göründüklerine inandıkları bu fotoğrafları gösteriyorlar, onları gerçekten tanıyan, dolayısıyla bu fotoğraflardakilerin yalancı, bütünüyle sahtekâr ve yitik olduğunu bilen insanlara bile bu fotoğrafları göstermeye utanmıyorlar."


(Thomas Bernhard. Yok Etme, Bir Parçalanma. Çev. Sezer Duru. YKY. S. 81) 

5.5.13

Edebiyat ve Yoksulluk

1) 2000'lerin ilk on yılında edebiyatta yoksulluk temsilleri üzerine belirli bir eleştirel ilgi vardı. Muhtemelen yükselen refah devleti - sosyal devlet tartışmalarının bir uzantısı da olan bu ilgi son birkaç senede azaldı.

2) Yoksulluğun temsili üzerine düşünmek ister istemez başka bir tartışmayı çağırıyor: Yoksulun, yoksulluğun dili. Ama temsil üzerine düşünmek, yoksulun kendini ifade edişine ulaşmak ve gömülü bir dili keşfetmek anlamına gelmiyor. Bu da temsil analizini bir söylem analizinden ibaret kılıyor, bir anlamda tıkıyor.

3) Kent değiştikçe yoksulluk da değişiyor. Söz konusu eleştirel ilgi azalmasında ve tıkanmada yoksulluğun yeni halinin ya da hallerinin etkisi nedir? Aynı azalma yoksulluğu anlatma talebinde de var mı?

Bir + Bir'in Mayıs sayısında yayımlanan Nurdan Gürbilek'in Orhan Kemal ile Kemalettin Tuğcu'daki yoksulluk temsillerini çocuk kahramanlar üzerinden karşılaştırdığı yazıda bu notlara ve sorulara dair çok şey var: