18.9.13

Sinop'un esbabı mucibesi

Murat Uğurlu'nun geçen ay (Ağustos 2013) çıkan hikâye kitabında, hep taşra hakkında; taşranın huzuru, hüznü, sıkıntısı hakkında yazan güzel ve kadim dostumun sesini buldum, kitabı daha çok sevdim:

"Annemin böyle garip meziyetleri vardır işte. Örneğin yolculuk sırasında denizi ilk o fark ederdi. Kampa vardığımızda hepimiz yorgunluktan yatağa serilirken, o, kaşla göz arasında üşenmeyip plaja gider, sonra da yüzünde akşam güneşine benzeyen ılık bir pembelikle geri dönerdi. Belki de içimizde Ankaralı olmayan tek kişi olduğu içindir. Sinop Kız Öğretmen Lisesi'nde okurken tanışmışlar babamla, askerliği biter bitmez de evlenmişler. 'Sinop gibi cennet yeri bırakıp geldik bu Allahın bozkırına!' diye yakınır her fırsatta annem. Onca yıldan sonra hâlâ geçmedi Sinop özlemi. Aslında eşeklik bizde kardeşim... Bir kerecik olsun götürmedik kadını, merak etmedik neymiş şu Sinop'un esbabı mucibesi diye. Belki sahiden vardır orada bir şeyler, ne dersin? Hikmetini aşikâr eder ve kurtarır bizi Sinop. Bozkır çocuğu olmaktan, hayat karşısında hep ceketimiz ilikli, kravatımız bağlı oturmaktan, yarım yamalak kalışımızdan, otuz yaşımızdan kurtarır. Bakarsın son bir iyilik yapar bize Sinop, karışımıza genç ve güzel bir öğretmen kız çıkarır. Şimdikiler gibi sorgu sual etmez, bankada kaç paran var, hangi okulları bitirdin, düğünde akrabaların ne pahada takı takacak diye düşünmez, atlar gelir peşimizden. Tabii arada bir sızlanacak, naz yapacaktır ( o kadar olsun). Yine de her şeye rağmen katlanır bize kardeşim. Şu tatsız tuzsuz lojman hayatına, taşıma suyla değirmen edilmiş şehre bile katlanır. Derken iki evlat doğurur, büyütür, bir yandan da okula devam eder. Yoksul öğrencilerini eve çağırıp pasta börek hazırlar, başlarını sevgiyle okşar, onlara dil bilgisi ve matematik çalıştırır."

(Murat Uğurlu. Buralar Bıraktığın Gibi. İletişim 2013. s. 132-133)