(Istanbul Art News - Edebiyat ekinin Ekim 2014 sayısında yayımlandı)
Avedis Aharonyan’ın 1928 yılında yayımlanmış
“Voğçagezı” (Kurban / Holokost / Diri Diri Yakılma) adlı öyküsünde, neden
olduğu ilk başta tam anlaşılamayan bir dehşet hali resmedilir ve yaşanan
felakette yakınlarını kaybetmiş bir Ermeni rahip anlatılır. Rahip korkunç bir ruhsal yıkım içinde ayakta
kalmaya çalışmakta, kendi kendine olan bitenin muhasebesini yapmaktadır. Derken
hiç beklenmedik bir olay olur ve Müslüman bir genç, rahibin yanına gelip evine
kadar kendisiyle gelmesini ve hasta bebeği için dua etmesini ister. Gencin anlattıklarından,
bebeğin ölümcül bir rahatsızlığa tutulduğunu, iyileşmesi için elden gelen her
şeyin yapıldığını ama sonuç alınamadığını anlarız. Bu ümitsiz halin içinde
karısı rüyasında Ermeni rahibin gelip bebek için dua ettiğini ve bunun
sonucunda bebeğin kurtulduğunu görmüş, adam da başka çare olmadığını görünce son
bir umutla rahipten yardım istemeye gelmiştir.
Ama bu, oldukça garip bir istektir, zira, rahiple
genç adamın arasındaki yüksek gerilimden de anlaşıldığı gibi öykünün bütün
atmosferini kaplayan dehşet havasının sebebi, bölgede yakın zamanda Müslümanlarla
Ermeniler arasında vuku bulan çatışma ve neticesinde Ermenilerin kıyıma
uğramasıdır. Rahip genç adamın bu isteği ile baş etmesi güç bir ikilemle ve
ciddi bir ahlaki sorgulamayla baş başa kalır. Bir yandan genç adam, etkileri
hâlâ rahibin kendisinde ve çevresinde capcanlı sürmekte olan dehşetin sebebi
olan öteki milletin doğal bir üyesidir; öte yandan kendisinden istenilen şey bir
duadan ibarettir ve hayatı söz konusu olan da masum bir bebekten başkası değildir.