28.8.11

Hemşehrim Tılgadintsi

Hovannes Harutunyan, namı diğer Tılgadintsi, 1860 Harput doğumlu hemşehrim.

Araştırmacılara göre Ermeni taşra edebiyatının kurucusu; Ruben Zartaryan, Hamasdeğ, Totovents gibi son dönem Osmanlı-Ermeni ve ilk dönem diaspora edebiyatının önemli isimlerinin hocası. Dönem içinde İstanbul merkezli yoğun kültür hayatına taşradan katılmayı başarmış, dönemin önemli gazetelerinde ve dergilerinde yazıları, mektupları, hikayeleri yayımlanmış bir öncü. Hiç tiyatro seyretme fırsatı bulamamış ama oyunlar yazmış (hatta bu oyunlardan biri 1912 yılında Boston’da kitap olarak basılmış), hiç vilayetten dışarı çıkamamış ama etrafındaki büyük dönüşümü anlamlandırmaya çalışmış taşralı bir aydınlanmacı.

1887 yılında kurucusu (ya da ilk müdürü) olduğu okul “Azkayin Getronagan Varjaran”  (Milli Merkez Lisesi (!)) misyonerlerin Fırat Koleji’ne ciddi rakip olmuş, burada Tılgadintsi tahmin edileceğinin aksine misyonerlere ve onların talep ettiği toplumsal dönüşüme karşı çıkmış; kendi okulunda bütün bu etkilerin dışında bir uyanış yolu bulmaya çalışmış.

1915’te öldürüldüğünde elyazmaları kaybolsa da Tılgadintsi’den geriye azımsanmayacak sayıda çok eser kalmış. İlkinin tarihi 1883 olan bu metinlerde Tılgadintsi benzeri kolay bulunmayacak bir şeyi yapıyor, bize Harput’u, Harput’un günlük yaşamını ve dönem içinde kentin dönüşümünü anlatıyor.

Gelin görün ki bugün hiçbir Harputlu Tılgadintsi’yi tanımıyor.



Meraklısına not: Yazar hakkında İngilizce yayınlanmış iki önemli yazı var:
-       S. Peter Cowe. “T’lgadints’I as Ideologue of the Regional Movement in Armenian Literature”. Journal of Society for Armenian Studies 12 (2001, 2002 [2003]): ss. 31-42.

-       Krikor Beledian. “From Image to Loss: The Writers of Kharpert and Provincial Literature.” Armenian Tsopk/Kharpert içinde. Der. Richard Hovhanissian. California: Mazda Publishers, 2002: 239-272)

Not2: Rober Koptaş, Agos'ta Tlgadintsi'yi yazmış. Yazının İngilizce çevirisine netten ulaşılabiliyor, şurada...

25.8.11

Only the paranoid survive. Bir de salon adamları.

"Yüz yüze ilişkinin mutlaka teklifsiz bir dostluğu ima etmediği belirtilmelidir. Örneğin XVIII. yüzyıl Paris ve Londra café'lerinde ve kahvehanelerde, yabancılar yüz yüze konuşma konusunda kendilerini özgür hissederdi. Bu dönemde içeri girer, bir masaya oturur, bir kahve alır ve masadaki diğer insanları tanıyın ya da tanımayın konuşmaya başlardınız. Normalde evde kullanılması hiçbir şekilde uygun olmayan teatral bir dille ve jestlerle konuşurdunuz. Kahvehane konuşmasının bu yapmacık niteliği şehirlerden ya da diğer ülkelerden kente gelen yabancılara ortak bir dili paylaşmaya ve bilgi değişimini sağlamaya, neler olup bittiğini öğrenmeye imkân verirdi; ama birey olarak birbirlerini daha iyi tanımalarına izin vermezdi. Londra'daki Lloyd's gibi sigorta şirketlerinin kahvehane olarak işe başlamaları bu nedenleydi."

(Richard Sennett.  Saygı. Çev. Ümmühan Bardak)



23.8.11

Sen bütün klişelerin katilisin.

Lady Gaga'nın "You and I"a çektiği klibi görünce yine aynı şey aklıma geldi. Öyle ya da böyle, klişe dalgacılığı pop kültürün temel dinamiklerinden biri haline geldi, geliyor. Tanımı icabıyla kendisi klişelerle yürüyen pop kültür içinde artık klişe kırıcılar öne geçiyor, gençliğin gözdesi oluyor.  Klişe imajların ve  aşk sözcüklerinin, Holivut alışkanlıklarının ve klip ayarlarının katili Lady Gaga'nın kendi kuşağının diğer bütün pop ikonlarını devirmesinin açıklamalarından biri bu olmalı.

Bunun bizden bir işareti TRT'deki Leyla ile Mecnun adlı diziye gösterilen yoğun ilgi. Dizide komedi unsurunun yaratıcılarının başında klişe dalgacılığı var. Hatta bazen makaraya sarmaya bile gerek duymuyorlar, Ankara'nın en güzel tarafının İstanbul'a dönüşü olduğunu söylemeye kalkanı direk arabadan atıyorlar. (Gerçi hak etmiyor değil ya neyse).

Bütün bunlarla beraber gençlik dili de klişe dalgacılığının yüceltildiği bir yer haline geliyor. "Iyyy" ünleminin sürükleyicisi olduğu diyaloglar bir klişeye kapılmama oyununa dönüyor, klişeye kapılan yanıyor.

Velhasıl, klişe kırıcılık ve ironi-perverlik eskiden dar zümrenin işiydi, artık şimdinin, popun, gündeliğin malı oluyor.

E bunda ayıp bir şey yok.

Hatırlatma

"İnsanın özgürleşmesine bağlanan radikal, içinde gerçekliği hapsettiği bir 'kesinlik döngüsü'nün mahkûmu haline gelmez. tersine ne kadar radikalse, gerçekliğe o kadar iyi nüfuz eder; öyle ki gerçekliği daha iyi tanıyarak daha iyi dönüştürebilir. Yalın haldeki dünyayla karşılaşmaktan, onu işitmekten, o dünyayı görmekten korkmaz. Halkla karşılaşmaktan veya halkla diyaloga girmekten korkmaz. Kendini, tarihi veya halkı tekeline almış olarak görmez. Ama kendini, tarih içinde ezilenlerin safında dövüşmekle yükümlü kılar."


(Paulo Freire'nin Ezilenlerin Pedagojisi'nden)