"Hepsi de her zaman güzel ve mutlu görünmek istiyorlar fotoğraflarda, hepsi de çirkin ve mutsuz oldukları halde. Fotoğrafa sığınıyorlar, kasten, onları tümüyle sahtelik içinde mutlu ve güzel ya da hiç değilse gerçekte olduklarından daha az çirkin ve daha az mutsuz gösteren fotoğrafta büzülüp kalıyorlar. Fotoğraftan, arzuladıkları ideal görüntüye ulaşmayı umuyorlar, fotoğrafta arzulanan ve ideal olan bu görüntüyü yaratmak için, en korkunç çarpıtma bile olabilir bu, her türlü aracı kullanıyorlar. Bu arada kendilerini ne kadar korkunç ve ürkütücü biçimde rezil ettiklerinin farkına bile varmıyorlar. Fotoğraftaki güzel bir insan her durumda en çirkin olan, mutlu gözüken de kesinlikle en mutsuzu. Kendi çektirdikleri fotoğrafları evlerine asıyorlar, güzel ve mutlu bir dünya olarak, oysa gerçekte bu dünya en çirkin ve en mutsuz ve en yalan olan. Gözlerini duvarlardaki güzel ve mutlu resimlerine dikip ömür boyu onları seyrediyor ve tatmin duygusu hissediyorlar, oysa onlara bakarken iğrenmeleri gerekirdi. Ama düşünmüyorlar, bu da onları çirkin, mutsuz ve yalan olduklarını anlamaktan koruyor. O kadar ileriye gidiyorlar ki, onları çirkin ve mutsuz ve kalın kafalı ve hain kişiler olarak bilen konuklarına, davet sahibi olarak, mutlu ve güzel insanlar gibi göründüklerine inandıkları bu fotoğrafları gösteriyorlar, onları gerçekten tanıyan, dolayısıyla bu fotoğraflardakilerin yalancı, bütünüyle sahtekâr ve yitik olduğunu bilen insanlara bile bu fotoğrafları göstermeye utanmıyorlar."
(Thomas Bernhard. Yok Etme, Bir Parçalanma. Çev. Sezer Duru. YKY. S. 81)
(Thomas Bernhard. Yok Etme, Bir Parçalanma. Çev. Sezer Duru. YKY. S. 81)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder