Azkayin Çoçer (Milletin Kodamanları) Hagop Baronyan'ın (1843-1891) 19. yüzyılın kültürel ortamını daha yakından anlamamızı sağlayacak önemli eserlerinden biri. Baronyan kitapta, her zamanki satirik üslubuyla, dönemin önemli şahsiyetleri hakkında kısa denemeler kaleme almış. Bunlardan Güllü Agop (Hagop Vartovyan) hakkında olanı birkaç sene önce Mimesis dergisi için tercüme etmiştim. Tanzimat'ın büyük yazarının, Osmanlı'da modern tiyatronun kurucusu hakkında yazdığı bu metin dönem hakkında pek çok ima ve göndermeyle süslü:
Hagop Vartovyan, Vartovyan kumpanyasının oyuncu
yönetmeni, 1830 Ağustos’unun 18’inde Beşiktaş’ta doğdu. Anasının karnından öyle
artistvari fırladı ki, görseniz kulisten sahneye geliyor sanırdınız; öyle bir şiddetle
dışarı hücum etti ki az kaldı ebenin burnu kırılacaktı. Orada bulunanlar ebenin
gönlünü aldılar ve tam ücretini verecekleri sırada Vartovyan ortalarına atladı ve
dedi ki: Nizamnameye[1]
göre paranın yarısını ayın 15’inde diğer yarısını ayın sonunda verin! 1846’da okula
gönderdiler ki zihni gıda alsın fakat o bu tür gıdalara önem vermeyerek
dikkatini sınıftaki çocukların hareketlerine ve tavırlarına verdi. Hiç ders dinlemezdi.
Ders sırasında yanındaki arkadaşı cevapları ona yavaşça söylerdi ve böylece dersleri
iyi öğrenmiş olurdu. Bu icadı onun için çok yararlı oldu, öyle ki bugün bile
asla rolünü ezberlemez, söyleyeceğini suflörden kolaylıkla alır. Akşamları
okuldan döner dönmez mahallenin küçüklerini toplar, odasının köşesine bir perde
çekerek hayal oynatır, Karagöz’e aşık, Hacivat’a da asil baba rolünü
verir ve kendisi perdenin arkasına geçip bunları canlandırırdı. 1848’de okuldan
çıkınca, bazısına göre ressamlık bazısına göreyse sıvacılık öğrenmeye
başladı. Lakin onun alanı bu değildi, ayrılıp oyunculuk sanatının peşinden gitti.
Daha Şark Tiyatrosu (Arevelyan Tadron) açılmadan, birkaç arkadaşıyla
beraber bir iki temsil verdi; sonra Şark Tiyatrosu’na girdi, çıktı, yeniden
girdi, tekrar çıktı, bir daha girdi. Oyunculuk hayatını ve sanatını öyle çok
sevdi ki bütün arkadaşlarını oyuncu olsunlar ve milletin zaaflarını
tokatlasınlar diye zorluyordu. 1866’da Naum Tiyatrosu’nda Makbet’i sahneledi
ve tutkuların alevlendiği zamanda
öyle düzgün adımlar attı ki yanında güzel bir kız olsa
güzel bir sotiş olurdu. 1870’de Serseri Yahudi’de Roden rolünü tam
bir başarıyla canlandırdı. Daha başka rollere de çıktı fakat kandırma, sahtekârlık
yapma rolleriyle şöhret oldu. Kendisinin de içinde bulunduğu tiyatro kumpanyası
umutsuzluğa düşüp birkaç kez temsilleri durdurduğunda Vartovyan, ben tiyatroyu
ve oyuncuları yaşatabilirim diyerek oyuncuları kendi yönetimi altında topladı
ve (yeni) bir kumpanya kurdu. Doğrusunu söylemek gerekirse, Vartovyan’ın
yorulmaz ve sıkıntılara aldırmaz çabası sayesinde bugün milletin bir tiyatrosu
vardır. Kumpanyayı kurar kurmaz çevirmenler tuttu ve yabancı oyunlarla milletin
zaaflarını tokatlamaya başladı. Malum, ademoğlu yabancı birinin kafasına
indirilen tokatı çocuk dövmek kabilinden sayar. Bu (çeviri) durumu bugüne kadar
değişmemiştir ve onun meşguliyetleri sebebiyle bundan sonra da değişmeye
zaman bulamayacaktır. Tiyatroya devam etme arzusuyla fil kadar büyük hatalar ona sinek gibi
görünürler. Biri ona tiyatronun kusurlarını göstersin, bunları düzeltmek için
kendini yormaz ve sanki gizlice şöyle der: Şu aşırılıkları talep etmeyin tiyatrodan,
işte o zaman tiyatro da ayağa kalkar! Vartovyan, tiyatronun iç nizamnamesine
göre oyunculara küçük büyük nakdi cezalar keserek gelirle gideri dengeler.
Belli bir vakitten çeyrek saat sonra gelen oyuncudan da para cezası alır,
çeyrek saat önce gelenden de. Rol kestiği sırada öksüren oyuncunun maaşından
bile biraz keser. Oyuncuların idaresinde çok yürek eritmiştir, hâlâ da aynı
şekilde yiyip bitirmeye devam eder; öyle ki yanına gittiğiniz gibi saçlarını
yolarak ağlar, ben bittim, yaşayamam, fakat tiyatroyu yaşatmak için dişlerimi
sıkıyorum, der. Fazlasıyla şüphecidir, iki kişiyi muhabbet halinde görsün,
tanımadığı insanlar olsalar da belini eğip ellerini ovuşturarak yanlarına gider
ve “Kardeşlerim, tiyatro benim değildir, milletindir, niye onu yok etmeye
çalışıyorsunuz?” der. Bununla beraber bir yerde bugün şanına layık bir hayat
sürer; yürümez, her zaman arabayla gelir gider. Öyle ki evine gitseniz az biraz
yan odaya geçelim deseniz, araba ısmarlayın der. Rivayet edilir ki yakın
zamanlarda arabasına oturmuş halde HAYG[2]
oynayacakmış. Alicenaplığı sever fakat kullanmaz çünkü dokunur; nasıl bazı
insanlar rakı sever ama dokunur diye içemez, aynı şekilde. Tiyatrosunda bugün
yüze yakın aile barınır. (Muhtemeldir ki Patriklik tiyatroyu ayrı bir mahalle
kabul ederek mahalle heyeti seçilmesi için talimat göndersin.) Bu ailelerin
hayır dualarını alır, başkalarından aldığı bedduaların karşısına yazarak nihai
mahkemeye sunulacak hesapları da şimdiden dengeler.
Vartovyan Efendi uzun boylu, orta yapılı, sarı
renkli, uzun yüzlü, kısa sakallı ve küçük beyinli bir adamdır. Yüzünde kötülük görülmez,
lakin iyilik de bulunmaz. Nihayetinde insandır, duruma göre iyi ya da kötü
olur. Allah kötü durumlardan sakınsın.
Vartovyan Efendi her şeyden kendine kazanç
sağlamak ister. Eğer ona “günaydın” derseniz, bu çok güzel bir konu, bundan bir
komedi çıkaralım da, oynayalım, der.
(Kaynak: Hagop Baronyan. "Hagop Vartovyan". Mimesis 17. 2010)
Web: Şurada
[1] Vartovyan’a, namı diğer Güllü Agop’a Osmanlı devletince 1870 yılında
verilen tiyatro tekelinin nizamnamesi kastediliyor (çn.).
[2] Ermeni tarihinin efsanevi kahramanlarından biri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder