3.7.13

Temel sorun, yalnızlık.

Yazı geldi elime yapıştı, ne yapsam olmuyor, bana mısın demiyor, inat ediyor, son nefesini vermiyor. Ama gelin görün ki Bilge Bey'in incelikleri, Bilge Bey'in güzellikleri de saymakla bitmiyor.


                                                                                                                          Ankara 13/9/83
Halûkçuğum,

Sen geciktiğin için üzülürsün, ben geciktiğim için üzülürüm, utanç duyarım. Niye bu üzüntümüzü duymayacak gibi davranamayız bir türlü?

(...)

Benim sağlığım 'iyice' diyeceğim. Yani büyük önemli bir dert yok. Buna karşılık gene 'migren' nöbetine girdiğim için gündüz gece ağrıları bir yana ardından gelen sersemlik canıma okuyor, çalışma gücü, yaşama isteği kalmıyor. 'İyice' dediğin bu muydu? deme. Bu derdi bunca yıldır çekerim, alıştım işte, geçmesini beklemek umut duymak anlamına geliyor. Eh, umudun şu ya da bu türlüsü gene de umuttur. Tanrı bu umudun da yitmesinden saklasın bizleri! Bir başka umut yitimi içindeyim ki, ona hastalık falan yol açmıyor. Dışarıdan değil, içeriden kaynaklanan bir şey. Uzun uzun anlatmanın yeri değil bu mektup. Ama kafam 'bu kışı geçirebilmek istiyorsan denize mutlaka gitmelisin' derken gönlüm yerinden kıpırdamağı bile istemiyor. Ay sonuna doğru iznimi kullanacağım ama evde de oturabilirim bu gidişle. Temel sorun, yalnızlık. Gerisini anla işte! Bir insanla birlikte olma işini başaramadım gitti. Geldiler de ben mi istemedim? Değil. Herhalde kardeşkovan, oğultutmaz damarları yanında eşbulmaz damarı da var bende. Bir 'umut' görünür gibi olur olmaz yitiyor. Herhalde bir arada yaşanacak insan olarak görünemiyorum kimseye.

Geçelim.

(...)

(Bilge Karasu. Halûk'a Mektuplar. Haz. Halûk Aker. Metis: İstanbul, 2013: 175-176).

Hiç yorum yok: